1 Haziran 2010 Salı

Kısa bir aradan sonra tekrar buradayım..

  • Camı açınca evin içi çiçek kokuyor, börtü böcek doluyor, ısınıyor.. Demek ki diyorum bahar gelmiş, yaz gelmiş, kışlıklara yol görünmüş. İlk fırsatta dolabı düzeltmeli, askılıları, kısa kolluları meydana çıkarmalı.
  • Servisteki uyku dakikalarımın kaydedilmesini ve sonrasında bana izlettirilmesini talep ediyorum. Ne yamukluklar, ne sesler eşliğinde uyuduğumu bilmek en doğal hakkım diye düşünüyorum.
  • Boyun fıtığı sporsuzluğu fırsat bilerek hemen günışığına çıktı. Boynumda müthiş bir ağrı, başımı sağa sola eğmelerim acı vermeye başladı.
  • Aylar sonra yeniden evimde temizlikçi var, kendisini yıllar önce rehin almıştık bir sebepten, ama şu an onun ben olduğumu bilmeden evimi temizliyor. Fotoğraflardan tanıyacak muhtemelen. Haydi hayırlısı..
  • İki gün üstüste, neredeyse sadece eşe, dosta ve aileye oynadım. Duyurusuzluğun gözü kör olsun. Ana yüreği (sırf annem değil, anne olmuş herkes) çıplak ayaklarıma takıldı. Oysa bilmiyorlar ki ben çıplak ayaklarımla ne kadar mutluyum. Çorapla, ayakkabıyla, terlikle, botla, sandaletle ne kadar mutsuzum..
  • Bazı günler işyerinde fena halde şarkı söyleme isteğiyle dolup taşıyorum. Hatta bazen düşük sesle de olsa söylüyorum. Keşke diyorum bir oda olsa, böyle stüdyo gibi, oraya girsem bağıra bağıra şarkı söylesem, sonra çıksam. Şarkı söylemek bana enerji veriyor. Stüdyo demişken, her öğlen davul çalışabileceğim bir yerde çalışmak ne derece ütopik biri bana bunun cevabını versin.
  • Şimdiye kadar kimseye Barcelona fotoğraflarımı göstermek zorunda kalmadığım için çok mutluyum. Kimsenin sormaması, görmek istememesi için dua ediyorum. Gezdikten sonra o yerin fotoğraflarını göstermek çok saçma geliyor. Ben gittim, süperdi, sen gidemedin, nihohaha dercesine. Herşey yaşandı, bitti ve orada kaldı bence. Tekrar tekrar anlatmak, fotoğraflarla ispatlamaya çalışmak çok turistvari hareketler. Üstünden zaman geçtikten sonra belki ben de Barcelona üzerine vaaz vermeye başlarım, kim bilir. Ama şu an orası benim için bir güzel anılar diyarı, öyle de kalsın.
  • Vavien'i birkaç gün önce izlememe rağmen hala aklıma gelen sahnelerine gülüyorum, ne garip. Ne güzel filmmiş, ne çok akılda kalıcı sözü varmış. Nasıl? Nasıl? Nasıl? Nasıl? Nasıl? bunlardan en sevdiğim..
  • Pikniğe gidelim mi?
  • Gidelim ama gölgelik bir yeri de olsun, ağaçları bol olsun, sonra çimde çıplak ayak futbol maçı yapalım. Yuvarlanalım, çok acıkalım, ekmek arası etleri lüpletelim, üstüne bir maç daha yapalım. Çığlık çığlığa bağıralım. Yenelim, yenilmeyelim, timsah yürüyüşü yapalım.
  • Sinirlenen insan görünce sokakta - dün gördüm mesela bir tane - acayip korkuyorum. Büzüşüyorum resmen. Sesi öyle çıkan insan şiddete de meyli varsa karşısındakine neler yapmaz ki diyorum, ciddi ciddi ürküyorum. Sakinlik iksiri olsa keşke, kime bir damla ekelesem sakinleşse. Anında..
  • Nispeten sakin bir hafta, ama yine uykusuzum, hep uykusuzum..

2 yorum:

malumafatrus dedi ki...

fotoğraf konusundaki hissiyatım, uyuz musun acaba???

varol döken dedi ki...

camı açınca ben içeriye bir umut doluyor... yapabilirsin der gibi... sinekleri öldürmüyorum bu yüzden, bir umutları olsun diye... geçende de bir böceği ilk defa camdan aşağı attım, öldürmekten iyidir değil mi bu, bir böcek 4. kattan düşerse ölür mü?

dolabımın yarısını dağıttım... yazlık kışlık ayırmayan insanlara... tam o bir kere bile kullanmadığım poların ipeklisi dediğim battaniyeye üzülecektim "sana çok dua edeceğim dedi" sevindim...

dün ağaçtan inemeyen bir kediyi sırt çantamla kurtardım... bir sürü turist eline almak istiyordu ama yapamadı korktu... ben de sırt çantamı kaldırdım yukarı doğru sonra turist kızlar bana higher higher dedi kedi çantanın üstüne oradan da yere atladı... kendimle hiç bu kadar gurur duymamıştım... kızlar sen de benimle gurur duyuyor musunuz diye kafamı kaldırdım... gitmişlerdi...

ben hayatımda uzun süredir bir şeyi bu kadar özlediğimi hatırlamıyorum... ne kadar eskide kalma ihtimali olsa da malumafatrus'un dediği gibi sırf bana verdiği bu duygu ile hayatımda unutulmayacak bir şeydir artık kapoera... 1 haftadır milano'da olan hocaya sarılıp beni anlıyor musun dedim? çok iyi anlıyorum sen iyi bir öğrencisin dedi... kendimi ağaçtan kurtardığım kedi gibi hissettim...

2 hafta sonra evimde yine tozlar var... artık başka evlere temizliğe gitmiyorum, kendiminkine çok özeniyorum... camların arkasında galata kulesi sen istanbul'un en güzel şeyisin...

güzel şeyler kendisini gösterir her zaman...

pikniğe gidelim, piknikli tiyatro yapalım, pikniğe gidelim...

ve o oyuna geleceğim...