19 Eylül 2011 Pazartesi

sanırım yüzyirmi

Yine bin tane düşünce gezeliyor beynimde. Bazen diyorum bir cihazım olsa, düşündüklerimi sesli olarak dile getirsem ve bu muhteşem düşüncelerim beyinciğimin kıvrımlarında yokolup gitmese. Yazıya dökebilsem mesela. Ama eminim elimde bir cihaz olsa bile, ki istesem bir milisaniye içinde iphone ile sesimi kaydederim, onu açmaya kesin üşenirim..
İnsanlara uyuz olmakla, onları kabullenmek arasında hayat tırmalıyorum. Uyuz olursam kendimi yıpratıyorum, tepki verirsem de hem başkalarını hem kendimi. Geniş insanlara geniş davranabilsem mesela, nasıl olur? Bence iyi olur ama geniş davranmak için geniş olmayı öğrenmem lazım. Ya benim bu test sonuçlarında yine çocuk özelliklerim öne mi çıkıyor acaba?
Öyle bir moddayım ki, yazmak çok komik geliyor. Ama olsun, yazacağım. İleride okuyunca ne kadar beyinsiz olduğumu görmek hoşuma gider. İleride bir gün, bu aptal saptal günler çok uzaklarda kaldığında bu blog yazısını okuyup "zuhahahahah" diyebilsem mesela, daha ne isterim şu hayattan..
Arabama atlayıp basıp gitmek istiyorum. İntikam alır gibi, yollardan, insanlardan, şehirden.. Sanki birilerinin umrundaymış gibi, bir dizi çekimindeymiş gibi mesela. Tanrım ben önemliyim ama kimse benim önemimi kavrayamıyor. Beyni yok bu insanların, oysa ben bir taneyim, nar taneyim, nar kardeşim..
Boş bir oda.. İçindeki bir köşesi ta yere kadar örümcek ağı kaplı. Ve duvarlarda da örümcek ağları çok. O odaya giriyorum ve sanki kendimi ağlara dolanmış buluyorum. Hayatta en çok korktuğum ve tek korktuğum hayvan örümcek benim. Çocukluğum banyodaki örümcekleri görüp ağlamakla geçti benim. Küvetteki taburenin altına saklanan örümceklerden dolayı kaç defa anadan üryan banyodan kaçtım ben? Yok ya, bir havluya sarınmışımdır, o kadar da değil. Bu örümcek ağlarına dolanmışım sanki. Bir sıkıntı. Hiçbirşey yapmama isteği. Renkli bir dünyanın siyah beyaz kenarıyım ben. İnsanların tüm o çabaları, sohbetleri, önemsemeleri, takıntıları, işleri, güçleri, lafları, sakızları falan umrumda değil. Ya da gereğinden fazla umrumda. Ve görüyorum ki ben kimsenin umrunda değilim. Ya da istemiyorum kimseyi. Aramasın kimse beni. Ben aranmayan, konuşulmayan, umursanmayan insan olayım istiyorum. Vah vah bana.. Tüh tüh bana..
En sinir olduğum sorular ve duymaktan bıktığım cümleler neler mi? Söylüyorum. Sayılı gün çabuk geçer. E iyi, güzel yerdeymiş. Gez, toz, özgürce dolaş. Napıyor bizimki, aradı mı? Haber var mı? Ohh, evci de çıkar o, kebap. İyice kurudun ha. Yemene içmene dikkat et. Tek başına korkmuyor musun evde? Gidicek misin bu haftasonu? Geliyim mi? Yemeğin var mı? Afiyet olsun. Yok yok, o aslında öyle değil. Kuzucuğum benim.

Bir makina olsa diyorum, içine girsem, kapatsam kapısını. Dondursam kendimi mesela. Zamansız, mekansız, beyinsiz.. İçinde dursam o makinanın. Siz burda bu muhteşem dünyada fevkaladenin fevkinde hayatlar yaşamaya devam ederken ben orda dursam dursam dursam.. Sonra vakit dolunca açılsa kapım. Bitti dese biri, o gelse, çıkartsa beni kutudan.

Amma güçsüz çıktın kızım sen de.. Kendi kendine yetemediğini biliyorduk da bu kadar olduğunu tahmin etmiyorduk. Yuh sana.Abarttın da abarttın. Zayıf şey.. Yaşama özürlü seni.. Yat kalk haline şükret. Çok uzaklarda bir yerde de olabilirdi.. Hiç arayamıyor da olabilirdi. Ne doyumsuzsun. Ne huzursuzsun.

Sanane be sanane. Sen git kendi muhteşem hayatına bak. Ben sana karışıyor muyum? Kafamın tasını attırmayın rica edeceğim. Kelimeler.. Siz de anlamınızı yitirdiniz bence artık. Pat diye biter bu iş burada..

4 Eylül 2011 Pazar

yüzotuzbeş

Dururken böyle boş boş ve de mal mal, zihnimden kelimeler akıp geçiyor, ve cümleler.. Peşpeşe anlamsız olan ama tek başına az da olsa bir anlam içeren gereksiz cümleler.. Şimdi diyorum açsam bilgisayarı, başlasam yazmaya, off amma da güzel olacak. Sonra üşeniyorum, zaten canımdan bezmiş bir ruh halindeyim.. O an da tüm diğer anlar gibi boşuna yaşanıp bitiyor..

Olduğum yere sığamıyorum.. Hem kendimi yalnız hissediyorum, hem de yanımda kimseyi istemiyorum. Kimseyle konuşasım, kimseye birşey anlatasım veya kimseyi dinleyesim yok. Yanıma gelen hemen gitsin istiyorum. Biriyle birlikte olmak öyle zul geliyor ki.. Birisi arıyor mesela, yarın sana geleyim diyor, gelme diyemiyorum ama gelmesini hiç istemiyorum. Bütün muhabbetler boş, bütün mimikler yalan..

Telefon çalıyor, sesini duyuyorum, başka bir ben oluyorum o an, yaşamak için birkaç damla ümit alıyorum ondan.. Telefonu kapatıyorum, on dakika sonra yine eski halimdeyim. Yine isteksiz, yine boş bakan.. Ve düşünüyorum, benim diyorum yanında kendimi aynen yaşadığım bir başka kişi daha yok.. Yanında herşeyimle ben olabildiğim tek kişi var.. Zihnimden geçenleri sansürsüz dışavurduğum, tüm duygularımı döktüğüm, tüm açıklığıyla kendimi koyverdiğim tek kişi.. Şu anda boğazımı düğümleyen..

Doğal ihtiyaçlar.. Yemek yemek mesela, herkesin çok çok önemsediği o zevkler diyarı.. Veya konuşmak, konuşmayanı hastalıklı diye yaftalayarak.. Ya da uyumak, vücut en az 6 saat deliksiz uyku isterler.. Sarmıyor beni.. Zevk vermiyor, istemiyorum.. Şu an sadece vakit geçirmeye kilitlendim.. O vaktin nasıl geçtiğinin ise bir önemi yok.. Sağlıklı olduğumu iddia etmiyorum. Sağlıklı düşünmek veya sağlıklı yaşamak gibi şeylerle bu ara pek işim yok.. İçki de zevk vermiyor, kendime zarar verme çabam da yok.

Özetle boş oğlu boş.. Bi neden yaşıyorum hali.. Bi umutsuzluk..