26 Kasım 2009 Perşembe

iyi bayramlar!

bayramlardan ne kadar nefret etsem de kutlamadan edemiyorum.. ramazandan çok kurbandan nefret ediyorum, nedense her tür tartışma kurbanda yaşanıyor bizim ailede.. gerilimden hoşlanmıyorum netekim..

25 Kasım 2009 Çarşamba

öfkeli şirin

Bazen bazı insanlara, bazı şeylere, bazı olaylara falan çok öfkeleniyorum. Öyle böyle değil yani, bir an oluyor mesela, gözü kararır ya insanın, aynen öyle oluyorum. Bunun tehlikesinin farkında olduğum için de bu halimi farkeder farketmez kendimi durduruyorum. Saçmalama, sonradan pişman olacağın gereksiz duygulanımlara kapılma diyorum kendime. Farkına varmazsam veya farkına varmak işime gelmezse, üstüne bir de yanımda bana katlanabilecek birisi varsa söyleniyorum da söyleniyorum. Ama yine öfkelendiğim kişi veya olaya bir tepki vermiyorum. Neyse ki vermiyorum çünkü versem muhtemelen beni sağ koymaz tepki verdiğim kişi. Öyle sinirleniyorum işte.

Ama artık ben istiyorum ki, bu iş için ayrı bir dünyam olsun. Öfkelendim diyelim ki, öfkelendiğim kişi veya olay hakkında ağzıma geleni esirgemeden sövüp sayayım, karşımdaki de tüm sükunetiyle beni dinlesin, dediklerimi not etsin, algılasın, bundan sonraki hayatını dediklerimi kaale alarak sürdürsün -çünkü ben çok faydalı şeyler söylediğimden eminim- bana hiçbir tepki vermediği gibi üzerinden biraz vakit geçtikten sonra beni bulsun, bana müteşekkir olduğunu söylesin, sen olmasan yapamazdım desin. Müteşekkirim demezse ben onu dövdürteyim, dövdürttüğüm için müteşekkir olsun. Ama tüm bunlar hayal dünyasında gerçekleşsin, başka bir dünyada yani. O insanlar buluşabildiğim bir dünya olmalı, tek başıma öyle bir dünyada neylerim ben?

Böyle işte, birileri bu işe bir çözüm bulsun, yoksa ben içime ata ata ne hale düştüm, tuta tuta çatlayacağım be adam. Böyle de final olmaz olsun, öfkemle kalkıp zararla bu yazıyı bitiririm.

23 Kasım 2009 Pazartesi

hedefe kitlenip yaşamak yaşamak mıdır?

şu an akşam olsun da şurdan çıkalım diye düşünüyorum. çıkınca kendimi daha iyi hissedeceğimi sanarak. akşam davul iyi geçsin de eve gidip dinleneyim diye düşünüyorum sonra. sonra gece gelsin de yatıp uyuyayım. sonra ertesi gün olsun da işe gideyim ve bu hafta böylece çabuk bitsin diye düşünüyorum.
bu anı pek düşünmüyorum. bu benim her daim problemimdi, nasıl çözeceğimi de bilmiyorum. ama bu şekilde yaşamak çok zor ve sıkıcı. sürekli geleceği düşünmek - ki bir an sonrasını garantisi yok - ne aptalca bir yaşama mevhumu..
sanırım problem zamanla alakalı. zaman diye bir şey olmasa, hiç böyle tasalarım olmayacak. yetişecek bir yer, doldurulacak bir mesai olmasa mesela. gönlümden geçtiği gibi yaşabilsem. zamanın değersiz olduğu, saate bakma gereksinimi duymadığım bir hayat sürebilmek isterdim. fena halde hem de..
küçükken bakkala inip bir adet tadelle alarak geçirebildiğim ruhsal sıkıntım büyüdükçe tatminsiz bir hal aldı..
zihnim bunu inkar etse de bedenim ve beynim edemiyor.

wii wii wii wii



kahve yudumlayaraktan yazıyorum bu satırları, yudumlamadan ziyade höpürdetme diyelim. zira sıcak bu kahve, şimdi aldım ocaktan. dışarda güneşli ve sucuklu bir hava var. evet, evet, sucuk işte, havada sucuk kokusu var, sık sık olduğu gibi.

haftasonu hayatımıza bir oyun konsolu girdi, wii adında. iki gün boyunca tenis, bowling, beyzbol, golf ve boks oynadık. en çok tenis ve boks. kumandayı azcık oynatsan da aynı hareketi yapacakken deli dana gibi yüklenerek hareketi yapıyorum. haliyle hakkaten tenis oynamışcasına sırt kaslarım ağrıyor şu an. oynarken saatlerce boks yapmışız gibi kan ter içinde kalıyoruz. bir spor salonuna yazılmadık belki ama spor salonunu evimize getirdik diyebiliriz bu duruma sanırım. hava durumunu önemsemeksizin istediğimiz vakit tenis oynayabiliriz yani. güzel birşey. gün gelir sıkılırız elbet ama olsun, şimdilik hareket oluyor bize de.. ha bi de, halının üstünde oynayınca, yepisyeni halıların havı çıkıyor, ortalık havdan geçilmiyor. e çıksın tabii, geç çıkmasındansa hemen çıkması yeğdir. düşüncem evdeki tüm halıları belli periyodlarla ayaklarımızın altına sermek ve onların da üstünde tenis oynamak. tüm hav bi kerede çıksın bitsin. tekrar tekrar uğraştırmasın bizi.
sırt ağrılarımı saymazsak - birkaç kere daha oynarsam birşeyim kalmaz sanırım - gayet eğlenceli bir olay bu. akşam gidiyim de biraz antrenman yapayım.

11 Kasım 2009 Çarşamba

rearviewmirror

kış geldi, ağrılı günler başladı. boynumdan sağa doğru kayan, koluma uğrayıp geri dönen, az daha aşağı kayan ve ara ara sol hattıma da bulaşan uyuz mu uyuz bir ağrı yaşıyorum. ağrı düşünmemi bile engelliyor. sadece onu düşünmemi istiyor. ilaç aldım bana mısın demedi. birkaç saat sonra mı bana mısın diyecek bilmiyorum.

dün bir oyuna gittik, bizim gibi arıza insanların varlığını öğrenmek, onları izlemek süper keyifliydi. bir sürü imge, duygu, anı canlandı gözümün önünde. ve ben de 50 yaşımı geçtikten sonra hala böyle şeyler yapabiliyor olmak isterim.

yazamıyorum, zira sol kolum çok ağrıdı, oysa neler neler vardı aklımda yazarım dediğim (abart da okur merak etsin,uyanık seni..)

kısmet başka yazıya. elveda..

4 Kasım 2009 Çarşamba

huysuz ve tatsız kadın

Bir insanın asabiyeti maksimum kaç gün sürer konulu testimize hoş geldiniz. Asık surat, çatık kaş, memnuniyetsiz halleriyle ben yazarınız karşınızdayım.
Öfkeyle kalkan zararla oturur mottosu başta olmak üzere yeryüzündeki bütün özlü sözlere, deyimlere, atasözlerine, laf ebelerine kıl olmaktayım. Beni yatıştırmaya çalışan herkese kulağımı tıkamak, mümkün mertebe kimseye bulaşmamak istiyorum. Nitekim, bu ruh halinde yapmayacağım aşağılıklık yoktur. Kötü bir insanım artık, içim fesat. Yani son iki gündür işte, kötüyüm ben kötüyüm kötüyüm kötüyüm, ishal yapar kustururum, küstürürüm.

Abudik ve de gubidik iş teklifleri alıyorum. Nedendir bilinmez hepsi Gebze'de. Sanırım Gebze bir batak ben de bu bataktan kurtulamayacağım. Hiçbir teklif cazip gelmiyor, hiçbiri heyecanlandırmıyor beni. Eskiden biri iş teklifi için aradığında kalbim güm güm ederdi, şimdi dalga geçiyorum telefonda. Yaştan dolayı da olabilir, umursamazlık ruh halimden de olabilir. İş meselesinde heyecanımı kaybetmiş olmamdan kaynaklı da olabilir. Yaptığım işin güzel bir yanı yok ki bir başkası daha cazip gelsin. Ha, 2-3 katı maaş versinler, giderim. En azından iş dışı zamanımdan nispeten fazla keyif alırım. Ama herşey para da değil. Yok ya, herşey para galiba.

Neyse, budur ruh halim. Don't touch me. Ben can touch this diyene kadar.