6 Eylül 2007 Perşembe

doğayı iteklemek ve insanoğlunun doğadan sıyrılma çabaları.

öyle bir bir hafta yaşadım ki ormanın içerisinde, geri döndüğümde insanın doğadan nasıl da koptuğunu, kopmayı tercih ettiğini, doğayı iteklediğini farkettim..

beton beton beton, etrafıma bakıyorum da, özellikle şu günlerde her yanımız inşaatla çevrili, evler, plazalar, kavşaklar, yollar, kaldırımlar.. iğrenç, renksiz, tozlu, hayata da doğaya da aykırı şeyler.. insanlar doyumsuz, gücü olduğu müddetçe, daha çoğunu yapabildiğini bildiği müddetçe yapmakta hiçbir sakınca görmüyor.. onun için herşey mümkün, herşey onun emrine amade, hükmeden o, düzenleyen - ki bence bozan - o..

daha fazla ev yapılmasa, daha fazla alışveriş merkezi yapılmasa, daha fazla kavşak yapılmasa ne eksik kalacak sanki? millet evsiz mi, sokakta mı? değil! alışverişe mi aç? hayır! her kavşak trafiği bin beter etmiyor mu? ediyor! o halde ne diye yapılıyor bunlar? kim için? bazen cidden aklımı oynatacak gibi oluyorum, aklıma sığmıyor. anlam veremiyorum buna.

oysa doğanın göbeğinde yaşıyor olsaydık, böceklerle, ağaçlarla, çalı çırpıyla.. izole değil de doğal olsaydı, hem hayatlarımız, hem biz.. mümkündü bence bu ama bunu tercih etmedik, diğerini tercih ettik.. rahat olanı, kolay olanı, alışılmış olanı..

insanlar neden yaşlandıkça doğaya dönerler? sonunda toprak olacaklarını bildiklerinden mi yoksa betonarme bir hayat yaşadıkları için duydukları pişmanlıktan mı?
bu masa başı iş, bu beton hayat, bu trafik, bu trajik hayat, buna bir son vermek lazım, er ya da geç, dur demezsek o bize diyecek..

eskiden yolculuk yaparken dağ bayır geçerken, otobüsten inip dağa doğru koştuğumu ve dağa sarıldığımı hayal ederdim.. dağ gibiymişim ben de ve sarılmışım.. totoro'ya sarılan kızlar gibi biraz sanki.. ne çocukça bir hayal :)

yalnızlık ve bir gün..

hep iki kişi olmaya alıştığım bir evde dün gece tek başımaydım.. o içeride bir yerlerdeydi sanki, tuvalette, mutfakta ya da odada.. bense salonda, sanki birazdan çıkıp gelecekmiş gibi bir bekleyişte.. ama ne gelen oldu ne giden elbette.. başlangıçta korktum ama sonra o hep ben yokken tek başına kalıyor bu evde, onun yerine koy kendini diye düşündüm. korkmadım, hatta eğlenceli bile geçti.. eski resimlere baktım, komik videolarımız varmış onları izledim, güldüm.. kitap okurken uykuya dalmışım. defalarca sebepsiz fırladım yataktan, iki ayağımı yere koyup, kalkıp, sonra da neden kalktım ki diyip gerisin geri yatağa girdim.. şuursuz gece kalkışlarıma alışkın olduğumdan umursamadım bu durumu ve gözlerimi derin bir uykuya dalmak üzere kapattım tekrar.
sabah evden çıkarken de sanki o benden önce çıkmış da ben daha geç gidiyormuşum gibi, ki hep öyle oluyor, düşündüm. kapıyı kilitleyip çıktım..
henüz iki gün oldu sadece, bir ay gibi, bir yıl gibi neredeyse.. askere gidince nolacak çok merak ediyorum.. alıştırdı kendine, şimdi de bırakıp gidiyor, olmaz ki ama böyle :(
bir de yalnız hissettim kendimi çok, herkesin bir işi var.. sonra sevdim bu yalnızlığımı, yalnızdım ama bu güzeldi.. mutluydum, güçlülük belirtisiydi sanki bu.. saçmasapan bir durum.
çizgifilm seyrederken bile ağladım gece, hem de çok neşeli bir çizgifilmdi.. insana enerji veren cinsten ama çocukların annelerinin öleceğini düşünüp güldür güldür ağladıkları yerde ben de dayanamadım başladım ağlamaya.. bazen oluyor öyle, sevdiklerimin öleceklerini düşünüp başlıyorum ağlamaya.. ne manyaklık ama, eminim herkes yapıyordur bunu, ağlamıyorsa da düşünüyordur bunu..

5 Eylül 2007 Çarşamba

Neredeyse bir yıl olmuş..

Çok üzücü bir dönemde açtığım siteyi işler düzelince nasıl da terk etmişim, aferin bana! Oysa her daim yazmaya ihtiyacım var. Silkelenip kendime geleyim, kollarımı sıvayıp tekrar yazmaya başlayayım..