13 Eylül 2012 Perşembe

İçtim biramı döktüm dramı!

İçim yana yana gelmişim eve buz gibi bir bira açmışım. üstelik gusta, üstelik tarihi geçmiş, üstelik tarihi geçmeden önce bile içememiştik biz bunu bozuk olduğundan şüphelenip. kaldı ki ben gusta hastasıyım. neyse, ne olursa olsun şimdi içiyorum. yarın durumum anlaşılır bira rengi olursa suratım.
şu sıralar bir uyuz halim var ki sormayın. herkese uyuz oluyorum. sanki tüm insanlar aralarında sözleşmişler, kusburnunun sinirine dokunacak şeyler yapıyoruz söz mü, 1 - 2 - 3 demişler. ve başlamışlar yapmaya. ben de itinayla her birine ayrı bir ehemmiyet gösterip yeterince uyuz oluyorum. holey!
şimdi eylül ayındayız ya, eylül ayı benim için cins bir ay. hem çok seviyorum hem de nefret ediyorum okul döneminden kalma bir nefret belki. iklim olarak güzel, uzun kollu giyilebilir ama üstüne bişey alman gerekmez falan. tişörtle çıkarsan serin serin oh mis.. ama dondurma da yiyebilirsin, hasta da olmazsın. zaten koç gibiyim ben hiç hasta olmuyorum. geçen kış bir kere bile hasta olmadım. öküz gibiyim öküz. bunu yazdım ya şimdi kesin hasta olurum. kem gözlü okur, maşallah de. amannn çok okuyorlardı zaten benim blogumu da.
iç dökentisi oldum.
ben yeğenimi çok seviyorum yaw, demiş miydim daha evvel? herkesin yeğeni ona güzel mi görünür bilmiyorum ama benimki on numara yeğen. bir de gülüyor ya, bir de kafasını bacaklarıma gömüyor ya içimin yağları eriyor eriyor.. sevmeye doyamıyorum, osuruğunun o olağandışı kokusu bile onu sevmeme engel olamıyor. daha ne diyim?
insanın birlikte iş yaptığı insanları sevme çabası bence takdire şayan. düşünsene hiç tanımadığın biri, löp diye karşı masanda çalışan biri oluyor. ve onunla iletişim kurmak zorundasın. ona iyi davranmak, onu sevmek, saçmasapan hatalarında onu incitmeden bunu bildirmek zorundasın. anne gibi bişey olmalısın yani. hatasız kul olmazzzz... hatamla sev beniiii.. diyorum bu duruma.

bu hafta bitmek bilmedi. bozuk biranın zehirleme etkisi nasıl oluyor acaba? geceyi bir kovada mı yoksa wcde mi geçireceğimi önceden bilmek isterdim oysa.

eylül demek yeni başlangıçlar demek, yeni sezon başlar eylülde, kırtasiye alışverişi yapılır, yeni kalem kutusu, yeni defter, yeni kalemler alınır. bense yenilenemedim hala. yenilenesim de yok. birşeyleri kökten değiştirmedikçe de yenilenmek yalan bir felsefedir bu dinde.

ay çok komik bişey dicem şimdi aklıma geldi. sabah uyanır uyanmaz içimde pala remzi adlı muhteşem ibo şarkısı çalıyordu. uzun bir süre de çaldı. nedenini çözemedim de şimdi yine aklıma geldi. bir de insanların rüyasına giriyormuşum. asabiyet halinde etrafımdakilere bağırıp çağırıyormuşum. amma tiskinçli bir insanım ben yaw. rüyalarına giriyorum milletin utanmadan.

ha bir de geçen cumartesi taksimde mahsur kaldık demiş miydim? istanbuldaki tüm taksiciler, belanızım bundan sonra. korkun benden.. rakı güzel bu arada, sanırım artık rakıcı olma yaşım geldi. bir gün sever miyim bu lanet kokuyu diyordum, o gün geldi ya la.. inanamıyorum. ama birayı da seviyorum, tuborg gold ve efes anfiltırıd bu ara favorim. leffe de buldukça tükettiğim bir bebedir. caddebostan sahilini seviyorum bir de. ayrı  bir alem orası. alemciler hep orda.

insanın cümle kurabilmesi ne garip. oysa ben beynimin binde 1e yakın bir kısmını kullanıyorum uzun bir süredir. yine de kurabiliyorsam - neye benziyorlar pek bilememekle birlikte- demek ki çok zor birşey değil..

hay ben bu laptopun ayrık tuşlarına diyerek bitiririm..