21 Ekim 2009 Çarşamba

eve dönüş depresyonu



evlendikten veya bir şekilde anne-baba evinden ayrıldıktan sonra o eve misafir olarak gidildiğinde yaşanan bir depresyon çeşidi varsa dün gece ben bunu yaşadım. yoksa da bunu artık uzmanlar literatüre soksun, yoksa ben sokacağım bir psikiyatrist bulup.

normalde o evde yaşarken salonda pek takılmazdım, zira salonda sürekli dizi izlenir, histerik kadın gülüşlü diziler az duyan kulaklardan ötürü son ses izlenir ve beni çıldırtırdı. odamdayken bile gelir televizyonun sesini kıstırırdım. şimdi misafirliğe gidince haliyle salonda oturuyoruz. haliyle televizyon açık oluyor. ve yine haliyle en histerik kadınlısından bir dizi oynuyor oluyor. misal dün geceki muhteşem histerik kadınlı dizi adı üzerinde küçük kadınlardı. yok efendim küçük kızın günlüğü yayınlanmış da vay efendim ablalarını rezil etmiş, sırlarını dökmüş de. amma da büyük olay, car car bağrınıyorlar.


neyse, mesele sadece bu bücür kadınlar dizisi değil. oraya gidince sürekli bir yeme eylemi oluyor. bir de halıyı ne zaman alacaksınız, arabayı ne zaman alacaksınız muhabbeti. saat belli bir noktaya geldiğinde de muhabbet bitiyor, gözler televizyona kitleniyor. benim zaten 9da uykum geliyor, o kadar yemeğin üstüne göz kapaklarım küçülüyor, hart hurt yenen elma sesleri her zaman olduğu gibi o zamanda da sinirlerimi bozuyor. oradan kaybolmak, yok olmak istiyorum. ama asla düşündüğüm saatte kalkmamıza izin verilmiyor, hep biraz daha oturuyoruz, gecenin bir vakti eve dönüyoruz. neyse ki arabamız olmadığından ve annem onlarca paket yüklediğinden elimize babam acıyor da eve kadar bırakıyor. bir de ona yük olmanın vicdan azabıyla artık araba alalım tekrarları.. rutine döndü sanki bunlar..


neyse, mesele sadece bu da değil.. yıllarca yaşadığım o evde artık kendime ait pek birşey bulamama meselesi. o eve artık bir yabancı gözüyle baktığımda hissettiğim bunalımsı şey. anneme doyamamak ve o kadar hazırlık yaptığı için ağlayarak uzaklaşma isteği. evet, her o evden ayrılışımda kovalar dolusu ağlamak istiyorum. neden bilmiyorum, böyle bir his geliyor, işte psikiyatristlerin araştırması gereken de bu bence. tek denek ben mi olurum yoksa bu bir genel bunalım mıdır bilmiyorum. bunu da onlar araştırsın artık, herşeyi ben bilemem ya.

3 yorum:

Fery... dedi ki...

baba evinden evlilik sebepli değil de universite sebepli ayrılmış biri olarak bu hiss çok çok uzun süre önce yaşadım ben... İstanbul'da yaşamaya başladıktan sonra annemlerin yanına ilk gittiğimde kendi yatağımı yorganımı her şeyimi İstanbul'a getirdiğimden bana çıkarılan misafir yastığı ve yorganıyla gözlerimin dolduğunu hala hatırlarım :( yalnız değilsin kuşburnu bunu herkes hissediyor ama zamanla kendi evine öyle bi alışıyorsun ki orası gerçekten oturmaya gittiğin bir yer halini alıyor ki bu acı değil mi dersen acı hem de çok...

malumafatrus dedi ki...

valla ben bandırmadaki evime liseden beri aralıklı gidiyorum ve oturma odasındaki süper rahatsız koltukta uyuyorum. Ama yine de benim için anne baba yanı apayrı bir şey. Orda ben her şekilde ailenin küçük ve şımarık kızıyım. Evlenirsem farklı olur mu bilemem ama olsun istemem, olursa da üzülürüm. Şımarıklığım bir imza ile benden alınmasın, annem babam yine ben gelicem diye bütün pazarı eve doldursunlar, damatta da bu nimetlerden yararlansın bilahere.

Senin olayın zorunlu ziyaret gibi olduğundan sıkılman bence. o da bence bir süre sonra geçecek bir dönem.

bir de bunu yazı yapıcam ama sana soru insan annesini mi daha çok sever, çocuğunu mu?

asmabahce dedi ki...

ilk evlendiğinde odana gitmek de aynı bunalım etkiyi yaratır, daha sonra bu depresif haller geçer:) ama nasıl beter bir duygudur iyi bilirim..