8 Ekim 2009 Perşembe

item by item


sabahları daha çok şey geliyor aklıma, o yüzden sabahları yazmaya özen göstereceğim artık. madde madde bir yazı geliyor. tek maddede son da bulabilir tabii, birlikte göreceğiz, herhangi bir hazırlık barındırmıyor.
madde nerden yapılıyordu ya??
heh buldum..
  • sabah rutini diye birşey var. eminim herkesin de vardır. özellikle düzenli bir işte çalışan insanlar için konuşuyorum. benim mesela sabahları servise giderken yaşadığım bir ton aynı şey var. ben merdivenlerden inerken kapıcı dairelerin kapılarında asılı poşetlerden paraları alıyor ki gidip gazete, süt, ekmek,vs alabilsin. sonra ben ona günaydın diyorum, o da bana diyor. apartmandan çıkıyorum. yürürken evin hemen dibindeki dört yol ağzında sarı bir servis arabası üstüme doğru geliyor ve sonra sağıma dönüyor. onu geçince ileride bana doğru yürümekte olan kırmızı ceketli ve her daim kapri eşofman altı giyen 40lı yaşlarında bir kadın görüyorum. en yağmurlu günde bile o kapri çıkmadı altından, şaşıyorum. hatta terlik de giyiyor. son 2 haftadır spor ayakkabıya terfi etti gerçi ama kapri hala kapri. bence spor yapmıyor, bir yere yetişmeye çalışıyor. ve nedense bana çocuk bakmak üzere bir eve gidiyor gibi geliyor. sonra servisin çıkacağı yoldan gri station wagon (böyle mi yazılıyordu bu) bir araba çıkıyor. o çıkınca anlıyorum ki servisi kaçırmamışım. ve tabii tüm diğer olaylar olunca da çıkarımım bu yönde oluyor.
  • son iki gündür altı adet amca da bu rutine dahil oldular. ve bir güzel koca köpek. bu altı amca, hatta bir kısmı dede, yürüyüş yapıyorlar, sarı servisin hemen arkasından karşıma çıkıyorlar. en önde köpek, hızlı adımlarla bana geliyor, bir bakış atıyor ve yanımdan geçip gidiyorlar. amcalarda görülmemiş bir sabah neşesi. spor yapmanın salgılattığı endorfin kaynaklı olduğunu düşünüyorum. amcalar altı kişi halay ekibi gibi yürümüyorlar. nispeten genç olan üçü önde, bastonlu ve yaşlı olan diğer üçü de arkadan yürüyorlar.
  • doğumgünü hediyem olan (doğumgününün bile altını kızarttı bu chrome, of, ayırmıycam chrome, git başımdan) demlik, fincan, sütlük kuşlu ekibini aktif kullanmaya başladığım son bir buçuk haftadır sabah kahvaltılarım daha keyifli geçiyor. bazen ada çayı, bazen bir adet demlik poşetle normal çay demliyorum. normal çayı iki bardak içebiliyorum ama ada çayı yaptıysam ve demliği ağzına kadar doldurduysam bir bardağını paylaşıyorum, zira ikinci bardak fena halde acı oluyor. insanın tüm ağız zevkinin içine ediyor.
  • çalışmalara başlamadan önce toplu oyunlar oynuyoruz. son iki çalışmadır da toplu oyunumuz futbol. minik ve yumuşak bir topun peşinden koşturan 30'lu yaşlarında, çoğu kadın bir grup olduk. 3erli iki grup oluyoruz, biri kalede duruyor, tek kale maç yapıyoruz. futbol gerçekten zevkliymiş, insan hırslandı mı kimse onu tutamıyor. kan ter içinde kalıp, soluğumuz kesilmiyor mu? kesiliyor. hatta dün itibariyle futbol hayatım sona ermiş bile olabilir, zira sol bacağıma yediğim bir topuk darbesiyle sakatlandım. morluk ve şişlik var, basarken de acıyor. ama umarım hemen geçer de sahalara geri dönerim. özellikle erkeklerin top hakimiyetleri acayip, gerçi top yumuşak ve küçük olduğundan onlar da pek rahat oynayamıyorlar.
  • eve geç gelince bir şey yapacak pek vakit olmuyor, o yüzden salı ve perşembelerim çok kıymetli. cumartesi de misafir gelecek, perşembeden alışveriş yapmakta fayda var, bakalım, akşam belki bir karfur falan yaparız.
  • unutmadan yazayım, resim malum arkadaşımızın önerisi üzerine http://www.dutchuncle.co.uk/illustrators/du sitesinden elde edilmiştir. yani siteyi o önerdi yanlış olmasın, yoksa resmi ben kendi zevkimle buldum. çok da zevkliyimdir yani..
  • bugün perşembe, olası patlama günü. çarşamba yapılan geçişin ardından perşembe ofis günleri hep tedirgin olur, gerçi alıştık artık.
  • ekim bitse de şu dilli kirazlı gossip girl yaprağından kurtulsam. kasım'da ne var acaba? bakmadım, heyecanı kaçmasın diye. big bang theory yoktu heralde bu takvim basıldığında, seneye artık kısmet..
  • artık mesaime başlasam iyi olacak, yıl bitti, hedefler kaldı.
  • fotoğrafın anlamı; bu bünye o adacığa doğru güzel bir gece yürüyüşü yapmak istemekte. her neredeyse..

2 yorum:

malumafatrus dedi ki...

kasım takviminde de manasız olarak Conan O'Brien var, ben zaten hiç sevmedim bu senenin takvimini.

Sabah ritüellerime kendimden de not düşmek isterim; ara sokakta karşılaştığım simitçi amcayla günaydınlaşıyorum; ben servis beklerken karşıdaki durakta otobüs bekleyen yaşlı amca bu yaşta çalışıyor mu acaba diye düşünüyorum. Ben servis bekleme köşeme giderken, fırıncı çocuk fırından çıkmış ekmekleri bir bakkala atşıyor benim o arada kokudan içim gidiyor.

Sonra buraya gelip müsli yiyorum ki, hayatın ne kadar acı olduğunu sabahın köründen anlayabiliyim.

kusburnu dedi ki...

ya niye sölüyosun be, süprizi bozulmasın diye bakmıyorum, anında yımırtladın yani.. cık cık cık..