17 Ekim 2009 Cumartesi

izzlenimler



tüm uykusuzluk ve yorgunluğuma, napsam da gelemicez desem endişelerime rağmen sabah malum arkadaşımı arayınca bir anda kendimi saat ayarlarken buldum. az önce satış teorileri üzerinde çalışan, yağmur kesin yağıyordur inşallah temennilerinde bulunan ben değilmişim gibi sabahın dokuz buçuğunda kalkıp 11e doğru izz'e varmıştım bile. varmıştık yani. malum insan çoktan gelmişti führerşayn ile birlikte. (bu da nasıl okunuyor bilmiyorum nasıl yazıldığını bilmediğim gibi, ben böyle okuyorum, bundan sonra da kendisinden böyle bahsederim. biline.) oturduk. mekan müdavimi malum insan tavsiyelerini iletti, eyvallah dedik ve meşhur kahvaltı birer ikişer yağmur gibi masamıza serpişmeye başladı. geldikçe geldi, geldikçe geldi. yamuk şeklindeki tabak setini pek beğendim. sunum başarılıydı. kahvaltı ziyadesiyle doyurucuydu, öyle ki saat gece 10a kadar hiç acıkmadık. kaç bardak çay içtik bilmiyorum, ben minimum on bardağı devirmişimdir. hem göz hem mide doyurucu kahvaltı iyiydi. ama bence iki kişilik değil o gelenler, iki fillik. bizim de filden aşağı kalır yanımız yoktu gerçi, kocamla sildik süpürdük çoğunu ama bir üçüncü olsa insanlık eder ona da bırakırdık birkaç lokma. demem o ki üç kişi doyardı..


sonrasında gırandolaya dolandık. mojitolu ve elmalı vişneli miydi neydi unuttum şimdi, öyle iki top yaladım. güzeldi ama soğuktu. on üzerinden sekiz verilir sanırım.


şimdi düşünüyorum da amma yemişiz. ya bu hayat çok yemek merkezli değil mi? mesela biriyle buluşcak olursun ya akşam yemeğinde ya kahvaltıda buluşursun, biri sana gelicek olur çaya gelir, işten biriyle bişey konuşacaksındır öğlen yemeğe davet edersin. bu yemek meselesi ramazan haricinde de insanları bir araya getiren bir hadise çok fena. kimse size geliyim de muhabbet edelim demiyor. birşey ikram etmediğinde sen zaten kendini kötü hissediyorsun. en iyi misafir ağırlama misafir geldiği andan gittiği ana kadar geçen sürede ikramı eksik tutmadığın misafir ağırlamadır şeklinde bir inanış bile vardır. mesela annem buna inanıyor, buna bir de ısrarı ekle, işte benim annem.


üzerimdeki bu bezgin ve uyku sevici ruh halinden nasıl kurtulabilirim, bu sabah becerebildiğim üşengeçlik yenme halini bir daha ne zaman yakalayabilirim bilmiyorum. kısmet artık..


günün geri kalanında epeydir yapmam gerektiği halde ihmal ettiğim bir takım işleri hallettim, içim az da olsa rahatladı ama asla zaman yetmiyor. isyankarım ey blog, ne zaman yetecek zaman gerçek anlamda!
resmen günlük formatı oldu be, bayık bayık.. bravo!

7 yorum:

Fery... dedi ki...

mekan neresi? benim gibi kahvaltı düşkünü bir insan detay sorgulayacaktır :) üzgünüm :))

malumafatrus dedi ki...

dondurma soğuktu öyle mi? olacak iş değil yahu:)

kusburnu dedi ki...

aa nası oldu da malumafatrus seni götürmedi.. oranın komisyoncusu olur kendisi, her haftasonu birini götürüyor oraya :)
arnavutköyde cafe izz adlı mekan.. güzel, tavsiye ederim. istersen birlikte gidelim, bu malumafatrus insanını aradan çıkartalım :)

Fery... dedi ki...

ben bir şey demiyorum sevgili kuşburnu hanımın yorumundan sonra sen zaten yeteri kadar utanmışsındır sevgili Tuğba :P

malumafatrus dedi ki...

ben mi utanıcam sen mi? bin kere yazdığım mekanı, kusburnunda okuyunca neresi burası diyorsun. blogumu okusan mekanı o zaman sorgulardın:) ayrıca ve ayrıca klana toplu mail atıp bu mekanı da söylemiştim kahvaltıya gidelim diye, saolsun kimsecikler de cevap yazmamıştı. ultra süper haklıyım bence, hayatta da utanmam.

kusburnu dedi ki...

tarafsız bir yayının farkına fery de vardı demek ki :)

Fery... dedi ki...

kuşburnu kadar etkileyici yazamamışsın demek ki :) kaldı ki efenim klandan bana ne ben belki 583 kişi gitmek istemiyorum belki sadece seninle gitmek istiyorum alla allaaaa :) ama nerde ince düşünce anca zeytinyağı :P