10 Şubat 2011 Perşembe

aklım fikrim hep sende.. sev sen de.. sevme sen de..

Koca ev bana dar geliyor bir süredir. Uzun zamandır ilk defa kendimi bir odaya kapatabildim, müzik dinleyip, birşeyler yazabiliyorum. Eskiden işte yazardım, güniçinde veya öğlen tatilinde bir fırsat mutlaka olurdu, olmasa da yaratırdım. Ama uzunca bir süredir o lüksümü de yitirdim. Tıpkı "istek" kelimesinin bünyemden yitip gittiği gibi..

Enayi miyim ben enayyii miyim ben enaayiii.. çalıyor..

Enayilik bence yaptığım. Sözde ekip büyüdü, sözde ekibi yönetecek kişi oldum.. Gel gör ki ekip ekip değil, ben yönetici değil.. Gittikçe çirkinleşiyorum, görüyorum bunu, yitip gidiyorum kendi avuçlarımda.. Aynaya bakmaya yüzüm yok, kendimden hoşnut değilim işin özü. Kendim gibi biriyle de çalışmak istemezdim muhtemelen. Ne acı bunu söylemek..

Çek git diyor bir yanım, belki yüzüncü kez. Ama diyor öbür yanım, ne yapacaksın? Git tabii de nereye gideceksin? Ya daha kötü olursa, ne istediğini bilmeden nereye a be deli? İki yanımı kafa kafaya tokuşturup
, ikisinin de ağzını tokatlayasım var. Susun ulan bi! Önce bi gidelim, sonra bakarız bir hal çaresine..

Sorumluluk sahibi bir insan olarak yetiştirilmişim ya, nasıl uyuz oluyorum bu halime. Benim okul hayatım boyunca devamsızlık sayım 5i geçmez biliyor musun? Herkes limitini doldurur, üstüne çakma rapor alır okula gitmezdi. Ben en zor koşullarda bile giderdim. Şimdi de bakıyorum etrafıma. Biri 10 servisiyle geliyor, biri zırt pırt hasta, biri uyuyakalıyor gelmiyor.. İşte bunları görünce iyice kızıyorum kendime. Madem öyle de varolunabiliyor burada, ben ne bok yemeye kalkıyorum her sabah 6:24te.. Gözlerimi açamadan her sabahki rutinimi tekrarlayıp 8 olmadan işimin başında oluyorum ha. Başkasına verdiğim her işi tekrar yüklenip, bölünerek azalıyorum.. Neden yani?

Ne alaka diyeceksin şimdi ama sanırım çalan şarkıyla ilgili.. Bir an bir düğüne gidesim geldi.. Önümde bir ordövr tabağı, hafif bir yaz esintisi, hava tam kararmamış, deniz kenarı, haydariden bir çatal, bir yudum şarap, ayakkabı vura vura tempo tutmaca..

Yaw, hayalimin içinde ne işin var haydari? Hadi başka kapıyaa.. hadi başka kapıya..

Ezbere bildiğim bir oyunu çalışacak olma ihtimali var içimi minicik oynatan.. Daha da birşey yok..

3 yorum:

malumafatrus dedi ki...

ben zaten içimize kim işlemiş o sorumluluk duygusunu bir bulsam, iki çift laf edeceğim kendisine. en son bu hafta gördüğümüz, ve seninle de konuştuğumuz üzere, hasta olmayı bile kendimize hak görmüyor hale geldik. Aslında sanırım bu bu şekilde davranan insanlara çok sinir olmamızdan ötürü, onlar gibi olmamaya çalışmaktan doğan bir hissiyat. Bu şekilde insanlıktan da çıkıp enai robot oluyoruz ya, hadi bakalım nereye kadar dayanacağız...

Deli Anne dedi ki...

Şey.. e ben birşey söyleyebilir miyim (konudan bağımsız konuşmak isediğim için çekingenim biraz) Oğuz atay kokusu aldım hemen durakaldım blogda.. yazdığınız konu belli çok rahatsız sizin açınızdan, dilerim en kısa zamanda istediğiniz bir şekle girer işiniz, ekibinizle ilişkileriniz.. ancak ben analtım tarzınıza bayıldım.. konu sizin için sıkıcı olsa da okuması bana çok keyif verd bu sıkıcı konuyu dahi.. yazmadan edemedim..

varol döken dedi ki...

ben tam senin uyuz olabileceğin tipte çalışanım:) demek ki beni normal hayatta da iş hayatında da sevmezsin ama yine de bence o kadar da uyuz olmamışsındır bana:)