6 Mayıs 2010 Perşembe

bir metrobüs macerası daha

Furuş hanımın aksine benim hiçbir metrobüs maceram huşu içerisinde geçemiyor. Saat kaçta binersem bineyim illa ki asabımı bozacak birşey görüyorum, o olmasa kulak kabarta kabarta dinleyeceğim bir diyalog veya monologun sularında yüzüyorum.
Dün de körükte duruyordum. Karşımdaki üç adamdan iki uçta olanların ikisi de telefonla konuşuyordu. Hangisinden gözümü ayırmasam karar veremedim bir türlü. Eşit derecede baktım, boş gözlerle, onlar zaten o kadar meşgullerdi ki telefonlarıyla beni görmediler bile. Böylece ben de limitsiz röntgenleme yapabildim (baba mesleği neticede). Şimdi bana göre soldaki adamın ne konuştuğu beni pek sarmadı ama telefonu bir kulağına bir ağzına götürmesi beni benden aldı. Zaten oldum olası telefonu telsiz gibi kullanan insanlara gıcık olmuşumdur. Bu amcada bir kulağına götürdü telefonu, bir ağzına yapıştırdı, sonra tekrar kulağına yapıştırdı güldü falan. Neyse, bu adamla maceram bu kadar sürdü. Ha bir de adam 20 dk boyunca telefonla konuştu, ben bindim, o benden önce indi, inerken hala telefondaydı. Helal olsun, beyin hücreleri de hakkın rahmetine kavuştu zaten bence.

Diğeri ise bir kadınla konuşuyordu. Ya imkanım olsa da adamın robot resmini çizebilsem, çok tanıdık bir suratı vardı, iyi niyetli görünen ama kurnaz bir tip. Kırmızıya yakın koyu renk, izel misali pıtırcıklı bir cilt, porselen dişler. Telefondaki hatuna facebookta birşey yapmadığını, - bu arada yaş elli civarı - sadece oyun oynadığını anlatıyordu. Bir yandan gülüyordu, böyle gülen bir adama kim inanır ya neyse..
Sonraki cümlelerinden potbori (böyle mi yazılıyordu bu?) yapıyorum:
- Yok ya, sadece oyun oynuyorum ben, valla öyle birşey yok.
- Okey oynuyorum, okeyde de puanım çok yüksek, öyle olunca da bayanlar benimle eş olmak istiyorlar, eş dediysem yani birlikte oynayalım istiyorlar, hani benim puanım yüksek ya ondan.
- Nasıl anlatayım sana, o da öyle birşey işte, bir eğlence ihtiyacı gibi.
- Onlar gerçek değil ki, ben herşeyin gerçeğini yaşıyorum seninle, neden onlara ihtiyacım olsun ki.
- Herşey çok hızlı gelişti seninle, birden oldu öyle değil mi?
vs...vs..vs...

Bu arada sanırım diğer telefonla konuşan adamla bu tanışıkmış. Diğeri giderken buna birşeyler söyledi. Bizimkisi anlamadı, çünkü malum telefonla konuşuyor, hıı dedi, sonra yine duyamadı, sonra indirdi telefonu yere, bunlar bir süre konuştular, tekrar telefonu aldı, dinlemeye devam etti. Kendime mi acıyayım, telefondaki kadına mı acıyayım, metrobüs halkına mı acıyayım yoksa hepsini bir kenara atıp bu amcaya mı acıyayım bilemedim. Ben zaten oldum olası belli bir yaşın üstündeki erkeklerin macera arayışlarını anlayamamışımdır. Hem de sanal ortamda.

Bu gereksiz anıyı da yazı geçmişime eklemekten gurur duymuyorum, saygılar..
Not: metrobüs diye fotoğraf arattım ama aradığım metrobüs fotoğrafı değil, metrobüs içi fotosuydu, içi diye arattım, bir şey bulamadım. O kalabalıkta kimse makineyi çıkartıp bir fotoğraf çekememiş demek ki. Bu yazı da fotoğrafsız bitti böylece.

1 yorum:

malumafatrus dedi ki...

sürekli telefonla konuşan insandan nefret ederim; uzunca bir vaktini facebook'da geçiren insanı pek tanımasam da ona da gıcık olurum; kendini cin sanan erkekten de, kıskanç kadından da nefret ederim ama beni iki dakikada zincirilikuyu'ya götüren metrobüsü severim, laf ettirmem:)