21 Eylül 2010 Salı

time

  • Bir haftadan uzun süredir yazmadığım için konu bütünlüğü olan bir yazı yerine madde madde bir yazı yazasım oldu. Tüm maddeler aynı konuyla ilgili olursa lütfen kimse bana kızmasın.
  • Eylül ayı geldi, hatta neredeyse bitti. Eylül demek, okulların açılması demek, havanın serinlemesi, insanların şehre geri dönmesi, nüfusun kalabalıklaşması, trafiğin artması demek. Benim içime su serpen bir ay olmakla beraber melankolik ruh hallerine de sokar beni Eylül ayı.
  • İnsan yaşlandıkça daha erken uyanıyor sanırım. İlk defa bir cumartesi günü 7 buçukta açtım gözümü. Üstelik uykumu da almıştım. Böyle olunca haftasonu da dolu dolu geçiyor, gün ölmüyor.
  • Değişikliklere kolay adapte olabilen bir cins var mı merak ediyorum.
  • Yorum olarak gelen spamleri blogspot temizliyormuş, bu onun temizlemedikleri spam değil mi demek. Misal, Almanya'dan Sevgi, gerçek misin sen? Eğer gerçeksen sevinmeli miyim namım Almanyalara ulaştı diye yoksa ben zaten biliyordum yurtdışından da okunduğumu diye kasılmalı mıyım? (yok be nerden bilcem, baktığım mı var)
  • Olumsuz bir insan olarak olumsuz insanlara uyuz oluyorum ve onlara baktıkça olumsuz olmamanın ne derece önemli olduğunu bir kez daha hatırlıyorum. Olumlu ol, olumlu ol diye kendime bağırıyorum.
  • Öğlen teneffüsümde işten bahsetmekten nefret ediyorum, burda blog yazarken tepeme dikilenleri de ışın kılıcıyla dürtmek istiyorum.
  • Apartmanımızın giriş katında ikamet etmekte olan ve sık sık balkonda görünen beyaz kediciğe bir gün dokunabilecek olma ihtimali beni benden alıyor. Bakışlarını, kuyruğunu oynatışını falan gözümün önünden atamıyorum. Eve girmeden önce o dairenin tüm balkonlarını röntgenleme adeti edindim, gören hırsız sanacak.
  • Sokaktaki kedileri besleyen ve her gün aynı saatte elinde poşetlerle bizim sokağa giren amcayı gören kedilerin çarpışan arabalardaki anten misali kuyruklarını havaya dikip amcayı izlemelerine bayılıyorum. Amcanın tüm çöplere kafayı uzatıp, içindeki kedileri de sofraya davet etmesine ise söyleyecek söz bulamıyorum.
  • Hrant'ı aldım, okuyorum, hakkında bir ansiklopedi yazılmış neredeyse. Yanımda taşıyamıyorum, o derece ağır. Ama güzel, tanıtıcı, eğitici, öğretici, süper bir kitap. Tavsiye ediyorum.
  • Hala yazılarıma düzenli olarak fotoğraf veya resim koyabileceğim bir site bulamamış olmanın ezikliğini yaşıyorum. Haliyle bu yazı da sırf yazı olarak kaydediliyor.

Hiç yorum yok: