8 Haziran 2010 Salı

yağmurunuz bol olsun!

Uyuyan insanı uyandıran insan.. Evet, sabahları alarmdan sonra sevmediğim ikinci varlık.. Belli ki serviste yokum, belli ki fosur fosur uyuyorum, uyandırsan da belli ki servise yetişemeyeceğim, ne diye arıyorsun beni? Neden bir saat fazladan uyumama göz yummuyorsun da beni bir telaş bu yağmurda arabayla işe gitmek zorunda bırakıyorsun. Görmeden araba kullanma talimi yaptırıyorsun, kafamdan sular boşanırcasına, önüm, arkam, sağım, solum, ebe, sobe modunda.

İnsan doğayı dışladıkça doğa insanın dibinde bitiyor. Doğayı umursamadıkça biz, tokatını patlatıyor ensemizde. Bu kadar normal bir olayı, altı üstü yağmuru, bu kadar anormal karşılamak da neyin nesi? Bir kereciğine de olsa bıraksak kendimizi, tedbirimizi, varlığımızı.. Teslim olsak doğaya, atsak şemsiyelerimizi, çıkarsak yağmurluklarımızı, donumuza kadar ıslansak. Bunu yapmayınca bile zaten ıslanmıyor muyuz? Bu çaba neden?
Neden onu düşman belliyoruz? Of, çok yağdı, bitse artık diye neden söyleniyoruz? Neden meteor.gov.tr yağmur bitiş saati tahmininde bulunuyor? Biter bitmez yapılacak çok önemli işler mi var?
Eskiden beri yazın ortasında gelen kışa bir sempati duyarım. Evde şortla otururken, bacakların ürpermesini, bir koşu uzun eşofman altı bulup onu giymeyi, hatta abartıp üstüme bir de hırka almayı. Sonra sıcak birşeyler içmeyi, bir anda yazı unutmayı, kabanlı günlere geri dönmeyi. Tuhaf bir haz veriyor bana bu yaz dönemi kışı. Neden bilmiyorum, beklenmeyen bir misafirin zili çalması gibi. Ama gelişi sevindiren bir misafirin..

2 yorum:

Fery... dedi ki...

tek güzel yanı evden çalışmaktı valla bana sorarsan :)

kusburnu dedi ki...

ooo.. biz yollarda helak olurken sen evden çalıştın ha, iyiymiş..