8 Kasım 2008 Cumartesi

kaç yıl geçti aradan ayrı gayrı..

Yazmak için nedene mi ihtiyacım var yoksa zamana mı hala karar veremedim. Belki de her ikisine de ihtiyacım var. Bir yılı geçmiş en son buraya yazalı.. Bir yıl da neler değişti diye bakacak olursam hiçbirşey göremiyorum. Aynı düzen devam ediyor, ha evlenmeye karar verdik, tek fark bu herhalde. Bunu da olsa da bitse şeklinde yaşadığım için heyecandan çok stres doğuruyor bünyemde. Lakin öyle birşey yapmalıyım ki bunu da bir oyuna çevirebilmeli ve oyun oynuyormuşcasına keyifli bir hale dönüştürebilmeliyim.. Bakalım nasıl başa çıkacağım?

Bir gün herşey duracak ve tek ben kalacağım, oturup yapmak isteyip de yapamadığım şeyleri yapacağım hissiyatımdan daha önce bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Ama bu hissiyat gene birikti üzerimde. Özellikle de kitap fuarına gidip onlarca kitap alınca, üstüne bir arkadaştan baytlarca müzik alınca, bunlara zaman da yaratamayınca tekrar bu hissiyata sığındım. Çok manidar değil elbet ama bir rahatlatıcı etkisi olduğu şüphesiz..

Dün evde kestane yaptık, çok bir güzel oldu, kestane yaparken en kritik an çiziktirme anı. Az çiziktirince soymak neredeyse işkenceye dönüşüyor. Ama derin derin çiziktirince gayet güzel soyuluyor kestane gürgen palamut..

Bülent (blogum çerçevsinde bahsedeceğim nazarımdaki rumuzu) arkadaşıma bana tekrar yazma gazı verdiği için teşekkürlerimi sunarak bitiriyorum..

1 yorum:

malumafatrus dedi ki...

Kestane konusu cidden çok özel hassasiyet istiyor. Yani ben azıcık su koyup, sonra kavurarak ideal bir kıvam yakalamaya çalışıyorum ama ordaki suyu biraz fazla kaçırında ayarda kaçıyor kestanede. Geçen haftada bir kısmını kesmeyi unuttuğum için resmen yüzüme kestane patladı, inanması zor ama tanıklarım var:)

rumuz: bulent