14 Ağustos 2009 Cuma

tuhafçıktan

çok tuhaf bir yorgunluk var bünyemde. günlerce hatta haftalarca uyuyabilirim gibi geliyor. bu hormonlar beni acayip endişelendiriyor. benim bedenimdeki potansiyel enerjinin açığa çıkmasını engelliyorlar sanki. yani ben mesela şu an bir sürü şey yapabilecek nitelikte bir insanım. ama gel gör ki bu kansızlık olsun, kansızlıktan olduğuna kendimi inandırdığım ruhsuzluk olsun benim bu yapabileceklerimi yapmamı engelliyor. ben de buna fena bozuluyorum. yaşlandım ondan heralde diyorum ama yok kardeşim yaşlanmadım ben. bundan on yıl önce de böyleydim. yok lan değildim, atmiyim.

kafam karışık anlayacağın. ama bazen burdaki stajyerleri falan görüyorum, çok enerjikler diyorum kendi kendime. her an koşup atlayabileceklermiş gibi bir halleri var. maç var lan yetiş dese mesela biri, anında altından pantalonunu çıkarır, bir şort uydurur, onu geçirir ve koşa koşa merdivenlerden inip maça gider gibi. oysa bana biri buna benzer ama bana cazip gelecek bir teklifte bulunsa, bir dolu düşünürüm, tartarım, gitsem nelerden geri kalacağımı, gitmezsem onun yerine ne yapabileceğimi, kılığım kıyafetim bu olaya uygun mu değil miyi, kim kim gidileceğini, vs, vs bir sürü gereksiz detayı düşünür, teklifi de kaçırırım, o anı da kaçırırım.

o zaman ne diyoruz; insan büyüdükçe - yaşlandıkça demeye dilim varmadı - ihtiyatlı davranıyor. içinden geldiği gibi koyverip o anın tadına varamıyor. neden? tıpkı bebekken herşeyi yapabilmek, büyüdükçe hareket alanımızın kısıtlanması gibi. bebek istediği her türlü sesi çıkarır, en sessiz anda, asla konuşulmayacak bir ortamda, cıyaakkk diye bağırıp ortalığı ayağa kaldırabilir. kimse de ay bu ses nerden çıktı, sus ulen bücürük diye ona kızmaz, olağan karşılar. hatta tebessüm bile ederler. ama büyük biri benzer birşey yapsa terbiyesiz, ahlaksız, yuh artık gibi sıfatlara maruz kalır.

tavuk pirzolaya koşuyorum, bye for now.

Hiç yorum yok: