3 Şubat 2010 Çarşamba

"ben mi diktim ki bu kostümü neden giyeyim?"



Biz insanlar çok zavallı mahluklarız bence. Göz göre göre bir sürü şey yapıyoruz. Tuhaf bir algımız var. Mesela herkes bir gün öleceğini biliyor değil mi? Evet, tabii ki. Ve sayılı günü kaldığını hisseden ve bilen hasta insanlar haricinde ciddi bir çoğunluk ölüm tarihini bilmiyor. Üstelik tek ölüm şekli ecel olmadığı için bir öngörüsü bile olamıyor insanın. Ecel olsa mesela bu sağlık gidişi, bu beslenme ve bu yaşam şekliyle en az 70e kadar yaşarım diyebilirdi. Ama işten eve dönerken bir kaza kurbanı olmayacağı ne malum. Haliyle tahmin edemiyor insan.

Çoğu insan da yaşamayı seviyor, intihar sayısı çok da fazla değil neticede, bir kişi intihar ediyorsa bir milyon kişi yaşıyor ve herşeye rağmen hayatın tadını çıkartmaya çalışıyor. Yani neymiş, hayatı herkes doya doya yaşamak istiyormuş.

İşte bu noktada doya doya yaşama şekilleri devreye giriyor. Kimisi zengin olup para harcaya harcaya yaşamayı doya doya yaşamak sanıyor, kimisi azıcık aşım kaygısız başım mantığıyla mütevazi ve belki de fakir bir hayat sürüyor. Kimisi alkole vuruyor kendini, dünyevi zevkleri doruklarında yaşıyor, ömrünü uzatma çabasına girmiyor. Kimisi de geldik madem yaşayalım nasıl oluyorsa diyip, tercihlerini çok belirlemeyip hayatı akışına bırakıyor.

Sanırım çoğu insan - ben de dahil - bu sonuncuyu yapıyor. Bir hayata doğduk belli bir statüde ailemiz var. Onların yönlendirmeleri, toplumsal koşullar, durumlar, vs derken günün büyük bir zamanında aynı şeyleri yapan, benzer hayatlar yaşayan insanlar olduk. Sıkıldıkça birbirimizle buluşup hayatımızdaki sıkıntılardan bahsettik. Ama bir kere bile ara ara da olsa konuştuğumuz hayallerimiz için çabalamadık. İş dışı geçen vakitte fark yaratmaya çalıştık. Hayatımızın merkezi o olsun diye uğraştık. Sadece bize hitap eden kimsenin anlam veremediği kişisel şeylerle ilgilendik. Ama hayatımızın çok da bizi mutlu etmeyen kısmını değiştirmek için birşey yapmadık? Neden? Madem hayat her an bitebilir, neden değiştiremiyoruz? Bu kadar aciz miyiz?

Heralde böyle alıştırıldık, hayalimizi gerçekleştirmek için gereken koşulları bile düşünmedik belki. O koşulları sağlıyor olsak bile bunu yapamayacağımızı bildiğimizden olsa gerek. Çok zor olmayan şeyleri gözümüzde büyüttük hep ya da büyüttürdüler. (hemen birilerine bok atayım)

Neyse, biz derken bunu yapanları ve kendimi kastediyorum. "Hiç de bilem ben senin gibi değilim, hıh" diyorsanız haklısınızdır elbet. Lafım size değil zaten, siz süpersiniz..

Çağrım şudur ki herkes ne istiyorsa onu yapacağı bir hayatı kollasın. Zorla geçirmeyelim vaktimizi, dikenli de olsa yolları istediğimiz şey için verelim mücadelemizi.

4 yorum:

malumafatrus dedi ki...

haliba benim bir hayalim yok, ondan da sanırım bu tek düze yaşamımdan ötürü sadece yılda 4-5 kez arıza veriyorum. Yoksa bu iş benim hayalim mi? yapabilir miyim böyle bir şuursuzluk.

Sen hayallerin için bir şey yapıyorsun sanıyordum ben, yetmiyor bu bunlar sana? Yani şu an çalıştığın işte hayallerini gerçekleştirmek için bir sermaye kapısı.

Fery... dedi ki...

dinimiz amin... ne güzel yazmışsın kuşburnu ya... meli, malı ların arasına sıkışmış hayatımdan selam ederim...

malumafatrus dedi ki...

haliba nedir ya? biri benim yorumlarımı da edit etsin lütfen:(

kusburnu dedi ki...

valla etmeyi denedim ama bana şans vermedi blog. :)
hayallerim için birşeyler yapıyorum ama yetmiyor, eksik kalıyor hep. hiç birşeyi hakkını vererek yapamıyorum gibi geliyor. bu sermaye için gerektiğinden fazla zaman harcıyorum sanki.
ferycim, ben de sana selam ederim. :)