18 Haziran 2009 Perşembe

topla, çıkar, çarp, böl, tekrar topla

ağır eşyaları toplayıp kolileme, bir nevi odada boşluklar yaratma çalışmalarım 5 saatin ardından tamamlandı. hepi topu 2 kitaplık, bir cdlik ve bir göz dolap boşalttım ve koliledim. 5 saat neden sürdü peki? anılaarrr... dıt dırıt dırıt.. anılaaarrr.. dıt dırıt dırıt.. (coşkun sabah ve udu diyorum size yani) her kağıt yığını beni geçmişe götürdü. sanki hafızam tazelendi. oha, nelerle uğraşmışım dedim kendi kendime. zamanında çok da önemsemediğimi sandığım birsürü iş için aslında ne çok çaba sarfetmişim ki onlarca kağıt, yazı, vs çıkıyor her delikten. başlangıçta atmaya kıyamadığım kağıt yığınından sonlara doğru pek eser kalmadı. özellikle dijital kopya olanları direkt gönderdim çöpe, ne gerek var bu teknoloji devrinde çer çöp bulundurmaya evde.
enteresandır, bir yazı buldum, kendi elyazımla yazmışım, başlığı da şu; neden evlenmek istiyorum. sene 2003 mü ne, tam hatırlamıyorum şu anda. gerekçelerim hala değişmemiş. gerçi o zaman daha derinden yaşadığım baskı meselesini aradan geçen 6 yıl sonunda bayağı bir genişlettim ve kötü evlat oldum ama bilen bilir, hala tam anlamıyla iç huzuruna kavuşabilmiş değidim. aradığım şey bu iç huzuru sanırım. yani bazen diyorum ki, toprağa otursam, tek bir kasımı bile kasmadan gevşesem, dursam, etrafımı dinlesem, gözlerimi kapatsam ve tamamen arınsam. her haltı dert eden bünyem bir an için de olsa buna bir ara verse ve benden vazgeçse. ben doğanın bir parçası olduğumu hatırlasam.
iç huzuru dedim diye bizim oğlana haksızlık ettiğim sanılmasın. onun yeri ayrı tabi bu evlenme mevzunda ancak bizim bu şekilde devam etmeyecek olmamızın nedeni huzuru arttırmak diyeyim, daha anlaşılır olsun.
eşyaları toparlamış, babamla alt kata indirmiştik az önce. ben de oturdum, kitaplıklarımın köşelerine patlayıcılı poşet yapıştırıyorum. patlayıcılı dediysem bomba değil elbet, olur ya hani stres atarsın pıt pıt patlatırsın da. onlardan işte. neyse, ne diyordum, ha oturmuş o işi yaparken aklıma bir arkadaşım geldi. durdum durdum, lan dedim içimden ben seviyorum bu hatunu. anormal bir tip ama sevilmeyecek gibi de değil hani. cins ama cinsliği ilişkiye dinamiklik katan cinsten cinslik. cins cins jeans var bir de..
gece 12ye geliyor saat. yarın kısmi de olsa bu evden taşınmış olacağım. 3 hafta sonra ise bu eve, bu odaya misafir olarak geliyor olacağım. bıraktığım herşey beni zaten çoktan bırakmış olacak. şu an çapa'ya gittiğimde ne hissediyorsam, birkaç hafta sonra buraya geldiğimde onu hissedeceğim. sesler duyacağım. bir dolabın kapanma sesi, bir kapının açılma sesi, musluğun sesi. ve her duyduğum ses bana bu evde geçirdiğim bir anı hatırlatacak. tuhaf olacağım, içim burkulacak ve hemen bu evden çıkmak isteyeceğim.
babam buruk, acele acele gidiyorsun diyor bana. belli ki üzülüyor. diyemiyorum hiçbirşey. gözlerim doluyor sadece. söyleyecek pekçok şey var, iyi ve kötü. tepkisini kestiremediğimden diyemiyorum birşey. sen yorulma bir daha diye aradan çıkartmak için böyle yaptım diyorum. inanmıyor pek, üzülmeye devam ediyor. birlikte kolileri taşıyoruz.
duygusal buhranlara kapıldım kapılacağım. gözüme soğan kaçtı kaçacak. bizim oğlandan telefon gelmiyor. taşınmaya 8 saat kala, tüm işler yapılmış ve bitmişken bir arkadaşım yardıma gelmiş. yemek yemiş. bunlar beni üzüyor, üzmemeli muhtemelen.
özel okullar ve anadolu liselerine giriş sınavı kağıdımı buldum. kağıdın üzerinde fotoğrafım var. henüz 9,5 yaşındayım. bizim oğlanın deyimiyle gamsız bir ifadesi var suratımın. dünya çok da umrumda şeklinde bakmışım. hafif bir tebessüm suratımda. sonra ne oldu da bu hale geldim, böyle aygır gibi büyüdüm. gamlı gamlı oldum. ne bu hız!
sırtım çok ağrıyor, bir duş alıp sızsam, sabah da kör karanlıkta gelecekmiş kamyon, gıpgıp tekrar nüksetti. artık geçmeyeceğine inanmaya başladım. hayatımın sonuna dek benimle kalacak sanırım. kısmet işte.

1 yorum:

malumafatrus dedi ki...

insan her taşınmada hayatını bir film şeridi gibi seyredalıyor. Bu taşınma yepyeni ve tamamen sana ait olacak bir ev için olunca bu kadar duygulanmak normal. Gıp gıp da bu hislerin yansıması işte, bu kadar hissiyatlı olmasan benim gibi kururdu gözlerin. Sen oraya da bir hareket kaptın, gözü heba ettin.

Ben şimdi evlensem, zaten kendi yaaşdığım evden başka bir eve taşınırım. Annem sadece çeyizleri gönderir ama ben yine de çok üzülürüm. Bak şimdi evlilik falan yokken de üzüldüm zaten. Neyseki annem burda, akşam ona sarılır ağlarım:)