10 Mart 2010 Çarşamba

derinde değil bu ömür bul...

Şu deprem meselesi tekrar gündeme geldi ya, pek televizyon izlemediğim için yaratılan deprem korkusu ve deprem olacak haberlerini çok duymuyorum. Ancak televizyon olmasa da işyerindekiler veya çevremdeki başka insanlardan bir şekilde bu endişeyi gözlemliyorum.
Deprem korkulu bir rüya elbet, ne ne zaman geleceği belli, ne neredeyken geleceği belli. Belli olan tek şey geleceği ve yıkacağı. Nereleri yıkacağı da az çok belli gerçi ama şiddetine bağlı olarak bu yerlerin sayısı artabilir veya yerler de değişebilir elbet. Sonuç olarak zarar verme olasılığı olan ve zamanı belirsiz bu olayı öyle ya da böyle muhakkak yaşayacağız, kaçışı yok. Kimimiz deprem çantamızı hazırladık, içindeki suyu birkaç günde bir yeniliyoruz, tarihi geçmek üzere olan bisküvileri değiştiriyoruz, bekliyoruz. Ama, deprem anında o çantayı kapıp sırtımıza evden yürüye yürüye çıkabileceğimiz ne malum? Başucumuzda düdük tutuyoruz, depremden sonra o düdüğü bulma ihtimalimiz yüzde kaç ki? Sağlam evlerde oturmaya gayret ediyoruz, şiddetinin ne olacağı belli mi sanki? O sağlam evler de kağıt gibi inemez mi yani aşağıya?
Kadere teslim olalım, tedbirimizi almadan başımıza geleceklere boyun eğelim demiyorum, tamam, ama bu çabalar da nafile geliyor bir yandan.
Doğa olayları, bence insanın hükmedemediği ve karşısında çaresizlik içinde beklediği olaylar. Yağmuru kesemiyoruz, sel basıyor, karı kesemiyoruz, donarak ölenler oluyor, depremi engelleyemiyoruz, göçük altında kalıp ölüyoruz, rüzgara set çekemiyoruz, uçurup kaçırıyor. Yapıcak birşey yok, bu çok net.

Fakat, bir taraftan kafamda deprem senaryoları kurup kendime eziyet etmeden de duramıyorum. Şurda yakalansam, şöyle olsa, böyle olsa, vs. En felaket senaryoları beynimin içinde yarattığımdan bilinçaltımda sağlam bir deprem korkusu var elbet. Issız bir kırda yaşasam bile yerin yarılıp içine beni çekmeyeceği ne belli diyor, alabileceğim tedbir olup olmadığına bile bakmadan tedbirsizlik içinde hayatıma devam ediyorum.

10 yorum:

varol döken dedi ki...

ya niye sizin başlıklarınız sürekli şarkı sözlerinden oluşuyor... şarkı sözleriyle mesaj veren bilmediğim gizli bir oluşum mu var?

kusburnu dedi ki...

valla ben müptelası değilim bu şarkı sözü başlık meselesinin ama arada furuşa öykünüp böyle yapıyorum. bu da öyle oldu netekim. ama gizli bi oluşum varsa da zaten sana söylemeyiz, gizlidir yani. neticede.

Adsız dedi ki...

yazılarımda bir orjinallik olmadığından, başlıklarını orjinal yapmayı seviyorum ben. 5 yıldır da böyle yapıyorum...

ama msn.e şarkı sözü yazıp satır altı mesaj vermeye çalışan herkese acayip kıl olduğumdan, öyle derin bir anlam falan da yüklemiyorum başlıklara. ilk zamanlar yazıyı yazarken dinlediğim şarkıları başlık yapardım; şimdi güzel sözü müziğe falan bakmadan başlık yapıyorum. çünkü güzel şarkı üretilme hızı benim kötü yazı yazma hızıma erişemiyor.

imza:malumatfuruş

kusburnu dedi ki...

sanırım bu yazı da o kadar kötü ki başlıktan ötesi tartışılamıyor :)

Adsız dedi ki...

ben kendimi kadere teslim ettim, ondan yazıya ilişkin bir şey demedim.

ha tabi bir de gayrimenkul sahibi olmuyorum, gayrimenkul sahibi olacak feri düşünsün.

bir canım var depremin alacağı, onu da freni patlayan bir kamyonun alma yüzdesi deprem kadar yüksek diye düşünüyorum.
imza:mf

varol döken dedi ki...

yazı sallıyor ama yıkmıyor diyelim...

varol döken dedi ki...

depreme her halükarda sarhoş yakalanacağım için sallanan gerçek dünya mı yoksa benim dünyam mı bilemeyeceğim...

varol döken dedi ki...

yerin altında da olsa üstünde de olsa, şişelerim kırılmadığı sürece ben her türlü yaşarım hatta hazır yerin dibine girmişken neden düdük çalayım...

kusburnu dedi ki...

sarhoşa her gün deprem diyorsun yani..

Fery... dedi ki...

gayrimenkul sahibi olacak feri mi??? ehehuhehe sevdim bunu ama benim gayrimenkulum Varol'un yapacağı kağıttan ev, ne zaman elime ulaşır bilmem :)

deprem korkusuna gelince İstanbul'da yaşayınca buna takılmamak yapılacak en güzel şey bence yoksa bir şeyi bekleyerek yaşamak çok ama çok zor...