31 Mart 2010 Çarşamba

Hayata dair laf salatası

Hayatta hiçbirşey için kendini üzmeye değmez lafını bu kadar sevip neden hiç uygulayamıyorum? Ben gerçekten buna inanıyorum, fani mahluklarız ve bir gün - vakitli ya da vakitsiz - ölüp gideceğiz, madem öleceğiz ne diye lüzumsuz şeyler için canımızı sıkıyoruz. Sıkıyorum ya da. En ufak bir pireyi bir deve yapıp kendime boş üzüntüler yaratıyorum. Yapmak istediklerimi sürekli erteliyorum, sanki bir gün gelecek, bana tüm yapmak istediklerim için limitsiz bir zaman dilimi sağlanacak ve ben bugün ertelediğim herşeyi o günlerde yapabileceğim.

Oysa hayat bir süreç, tamamlanan, duran ve sonra yeniden başlayan bir oyun değil. Sürekli akıyor, ölene kadar da sürekli akacak. Dolayısıyla ne yapmak istiyorsan o hayatın içinde yapman lazım. Yapmak istediklerin için ekstra bir zamanın olmayacak, eldeki herşey bundan ibaret. Koşullarını değiştirebilirsin belki, memnun olmadığın şeylerin yerine başka şeyler koyabilirsin ama dişini sıkıp sonrasında rahata ereceğini, emekli olacağını düşünmek işe yaramaz. Hayata yazık etmek olur bu.

Hayata yazık etmeyelim, hayatın kıymetini bilelim, tadını çıkartalım. Vazgeçmeyelim, ertelemeyelim, üşenmeyelim. (böyle bir rozetim vardı sanki benim bir yerlerde)

2 yorum:

malumafatrus dedi ki...

öğlen o kadar boş şeyler için dırdır yaptım ki, bu yazının yazılmasında etkimi göz ardı edemiyorum. (bknz. dünya kendi etrafında dönen insan)

Ama haklısınız ayın kusburnu; hayata yazık etmemek, bu bilinci de her daim koruyabilmek lazım.

Hele ki hayatın ne kadar boş olduğunu pek yakında yine yeniden idrak etmişken.

varol döken dedi ki...

dişini sıkmak benim hayatımda bir gerçek olduğu ve bu gerçeğin sebebi de hayat olduğu için, tavrımı değiştirdim, kendime bir amaç edindim... tembelliğim baki olduğundan amacıma ulaşmak zaman alacak ve o zaman dolmadan benim vaktim dolarsa, buraya en azından denemişti diye not düşmek için yazıyorum:)